Çeşitli alanlarda uzmanlık kazanabileceğiniz sertifika programlarımızı keşfedin ve kariyerinize yeni bir yön verin.
Farklı konularda bilgi sahibi olabileceğiniz ücretsiz seminerlerimize katılarak kendinizi geliştirin ve yeni perspektifler kazanın.
Dağlar Seni Delik Delik Delerim Türküsünün Hikayesi
Bu türkümüzün yakılış hikâyesi, Kerem ile Aslı'nın dillere destan aşkına dayanır. Bilindiği gibi, Aslı ile Kerem arasında derin bir sevda yarası, bir hicran vardır. Bu türkü, onların acı ve hüznünü bizlere anlatır. Hikayeye göre Aslı, bir keşişin kızıdır ve Kerem ile büyük bir aşk yaşamaktadırlar. Ancak Aslı’nın babası, kızını Kerem’e vermek istemez ve bu aşkı engellemek için her türlü bahaneyi öne sürer. Ancak iki sevdalı yüreğin kavuşma umudu hiç sönmez.
Aslı’nın babası, son çare olarak kızını Kerem’den uzak tutmak için göç etmeye karar verir. Bir gece vakti, herkes uykudayken, karısını ve kızını uyandırıp hemen yola çıkacaklarını söyler. Bu ani göç karşısında zavallı Aslı, Kerem’e haber ulaştıramaz. Babası onu hazırlıksız yakalamış ve gecenin bir yarısı yola çıkmıştır.
Aslı’nın babasının bu kararını anlamak gerekir, sonuçta gurbete gitmektedirler. Aslı, gözyaşları içinde çocukluğunun geçtiği ve sevgisinin kök saldığı yurduna veda ederken anılarına baka baka ayrılır. Sabahın ilk ışıklarıyla uyanan Kerem, içindeki buruklukla Aslı’nın evine gider ve bir tuhaflık olduğunu sezip komşulara sorar. Aslı ve ailesinin göç ettiğini öğrenen Kerem, dostlarıyla helalleşir ve “Aslı gitmiş, burada kalmamın anlamı yok,” diyerek yola koyulur.
Keşiş, kızı Aslı’yı Kerem’den uzaklaştırmak için Erzurum’a, oradan da Ilıca’ya doğru yol alır. Kerem ise izlerini takip ederek Erzurum’a ulaşır, Hacılar Hanı’nda kısa bir mola verir ve oradaki insanlara Aslı’yı sorar. Durumu öğrenince içi yana yana tekrar yola çıkar.
Keşiş, kararlı bir şekilde yoluna devam ederken, Kerem de peşlerini bırakmaz ve Ilıca’ya doğru yolculuğunu sürdürür. Yolculuk sırasında karlar erimeye başlar, her yer yemyeşil olur ve Palandöken Dağları'nın bir yanı beyaz, bir yanı mor, bir yanı yeşil olarak uzanır. Kerem’in aşkı ve hüznü, Palandöken’in zirvelerine ulaşacak kadar büyüktür.
Kerem, daha fazla dayanamayıp bir taşın üzerine oturur ve sessizce dağları seyrederken derin bir acı hisseder. “Dağlar, sizin başınız niye böyle dumanlı? Siz de mi benim gibi yardan ayrıldınız?” dercesine içten bir hüzünle konuşur. İşte tam bu duygularla, Kerem oturduğu taşın üstünde şöyle seslenir:
Dağlar seni delik delik delerim / Kalbur alır toprağını elerim.
Sen bir kara koyun ben de bir kuzu / Sen döndükçe ardın sıra melerim.
Aslı'm gitti yaylalara dayandı / Benim burda kalışıma ne dersiz?
İki dinli bir cahilin elinden / Sararıp da soluşuma ne dersiz?
Bayram gelsin kına yakım destime / Haber yollum yarenime dostuma.
Ben ölürsem Aslı'm gelmez üstüme / Garip garip ölüşüme ne dersiz?
Dağlar senin ne karanlık ardın var / Lale, sümbül, mor menekşe derdin var.
Herkesin bir vatanı var yurdu var / Benim böyle (yurtsuz) kalışıma ne dersiz?
Ben Kerem'im, Keremliğim bildirdim / Düşmanım ağlatıp, dostum güldürdüm
Hey ağalar yarim elden aldırdım / Melul mahsun kalışıma ne dersiz?