Çeşitli alanlarda uzmanlık kazanabileceğiniz sertifika programlarımızı keşfedin ve kariyerinize yeni bir yön verin.
Farklı konularda bilgi sahibi olabileceğiniz ücretsiz seminerlerimize katılarak kendinizi geliştirin ve yeni perspektifler kazanın.
Eledim Eledim Höllük Eledim Türküsünün Hikayesi
Dünya kurulalı beri acılar hep farklı sebeplerden doğsa da, her acının hissedildiği yer aynı, yüreğin başköşesi olmuştur. Aşk acısı, ana babanın veya çok yakın bir insanın vefatının acısı, savaş, yokluk, kıtlık gibi olaylar… Bütün bunların adı acı, hissedildiği yer yürek olsa da, her birinin verdiği hüzün ve acı farklıdır.
Bu meşhur türkümüzün hikâyesi de evlat acısıyla yoğrulmuş ve bu acı, dilden dile, nesilden nesile aktarılmıştır. Allah kimseye böyle bir acı yaşatmasın.
Eski zamanların Erzurum'unda, hikayemizin kahramanları yeni evli bir çifttir. Henüz yeni evlenmişlerdir ve doğal olarak çocuk sahibi olmaları beklenir. Ancak geçen zamana rağmen bu güzel haberi verip ailelerini sevindiremezler. Daha fazla zaman geçince, artık ümitleri kesilir ama evlat hasretiyle yanıp tutuşurlar. Yıllar geçtikçe bu ümitleri hep boşa çıkar ve son çare olarak bir evlat edinmeye karar verirler. Nereden, kimden ya da hangi şartlarda buldukları bilinmese de, bir erkek bebek evlat edinirler.
Ancak hikaye bu ya, evlat edindikten kısa bir süre sonra genç baba vefat eder. Dünyada yalnız kalan anne ve minik evlatlık, birçok zorluk ve imkansızlıkla baş başa kalır. Yıllar geçer, evlatlık oğlan büyür, delikanlı olur. Bir savaş öncesinde, eli silah tutan herkesin askere alındığı bir dönemde, o da cepheye vatan savunmasına gider ve bir zaman sonra da şehit haberi gelir.
Bu acı haberle zaten köz gibi yanan yüreği daha da kavrulan anne, içi yana yana bu ağıdı yakar: eledim eledim höllük eledim
aynalı beşikte yavrum bebek beledim
büyüttüm besledim asker eyledim
gitti de gelmedi yavrum buna ne çare
bir güzel simadır aklımı alan
aşkın ateşidir yavrum sineme dolan
beni kınamasın ehli din olan
gitti de gelmedi yavrum buna ne çare